Davamız

Ülkücülük, Türk milliyetçiliğinin özel adıdır. Türk milleti varoldukça ülkücülük de olacaktır. Herkesin ülkücü olması beklenemez. Ama Türk milletini milletler mücadelesinde birinci sıraya yükseltme hedefine ulaşmak isteyenler, kesinlikle Türk milliyetçisi olmak zorundadır. Türk milliyetçiliğinin siyasi, kültürel ve sosyolojik olarak kurumlaşmış haline ülkücülük adı verilir.

O halde, her ülkücü önce Türk milliyetçisidir. Türk milletininhizmetindedir. Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak, budeğerleri layık oldukları en yüksek doruklara yükseltmek, her ülkücününbirinci öncelikli görevidir. Oğuz Han’dan günümüze kadar parlak yıldızlar misali Türk milletinin önünde ışık olan bütün liderler, Türk milletine hizmet etmişlerdir. Türk milletine hizmet edenler, aynı zamanda Türk
milliyetçiliğine ve Ülkücü Hareket’e de hizmet etmiş olmaktadırlar.
1789 Fransız ihtilalinden sonra dünya, milletleşme çağına girmiştir. Türk milleti o dönemde büyük bir imparatorluk olan Osmanlı ile Önasya, Afrika ve Avrupa ortalarının nizamını sağlamakla yükümlüydü. Osmanlı, kuruluş olarak Türk milletine dayanmakla birlikte yükselme döneminden itibaren yönetimde Türk olmayan unsurlar yer almıştır. Fransız ihtilali ve Avrupa devletlerinin Hıristiyanlığı öne çıkararak, Osmanlı tebası durumundaki Hıristiyan toplumları kışkırtmaları sonunda, Osmanlı Avrupa’daki topraklarının büyük bir kısmını kaybetmiştir.

Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı ve en son Kurtuluş Savaşı ile birlikte Osmanlı’nın kalıntıları üzerinden, Göktürkler’den sonra, tarihte ikinci kez, Türk adını taşıyan bir devlet doğmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki bu yeni devleti kuran iradenin temelinde de Türk milliyetçiliği ülküsü yatmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk milliyetçiliği ülküsünü savunan milliyetçiler, dönemin milli şefi tarafından Turancılık yaftasıyla suçlanmışlar, daha sonra bu ülkücü kadro Türk milliyetçiliği uğrunda
tabutluklarda işkence görmüştür. Alparslan Türkeş’in de aralarında yer aldığı, 1944 milliyetçilik olayı mağdurları daha sonra bu suçlamadan beraat ederek yüzlerinin akıyla görevlerine dönmüşlerdir.
Bugünkü Ülkücü Hareket’in siyasi şekillendirmesinin öncüsü, Başbuğ Alparslan Türkeş’tir. Başbuğ’un Türk milliyetçiliği ülküsünü siyasi yarışta MHP, kültür alanında ülkücü sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla temsil ettirdiğini belirtmeliyiz. Türkeş’in hazırladığı Dokuz Işık ilkelerinin ilk üç maddesi; Milliyetçilik, ülkücülük, ahlakçılık adını taşımaktadır. Buradan anlıyoruz ki, ülkücülüğün temeli, İslam inancı ile Türk milletinin sahip olduğu milli, manevi, kültürel ve tarihi değerler manzumesinden oluşmaktadır.

O halde, ülkücülük kuru bir ırkçılık davası değildir. Ülkücülük, milliyet olgusunu reddeden bir ümmetçilik de değildir. Ülkücülük, her milletin kendi özdeğerlerine sahip çıkmasını tabii gören, Türklüğün milli ve manevi değerlerinin kaynaşmasından meydana gelen Müslüman Türk milletinin milletler yarışında en öne geçmesini istemek, çalışmak ve bu ülküyü hayat tarzı haline getirmektir.
Ülkücülük, her insanı Yüce Allah’ın bir emaneti olarak görmeyi emreder. Ülkücüler, mensubu bulundukları Türk milletini layık olduğu maddi ve manevi zenginliklere kavuştururken, birlikte yaşadıkları her insanı kutsal bir emanet olarak korur, geliştirir ve mutluluğuna katkı sağlar. Ülkücülük, kesinlikle ayrıştırıcı değil, birleştiricidir. Ülkücülük sonu izm’le biten her türlü yabancı ideoloji ve sistemlere karşıdır. Türk milletine uygun olan en doğru yönetim sisteminin şahsiyetçiliği destekleyen demokrasi olduğunu kabul eder.
Ülkücü, Türk milliyetçiliğini kültür milliyetçiliği temelinde algılar.Kendini Türk hisseden ve Türk milletinin gelişmesine hizmet etmeyi şerefli bir görev sayan herkesi şefkatle kucaklar. Etnik ırkçılık ve ayrıştırıcı tuzaklara karşı, Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sarılarak kenetlenebileceğine inanır.

Kısaca ülkücü, kendini Allah rızası için Türk milletine hizmete adayan adamdır.